 |
_HOŞGELDİNİZ_... - hit haber
|
|
|
haberlerimiz sizi bekliyor
gözyaşı ne işe yarar
ece simay ç. tarih 11.08.2008, 09:35 (UTC) | | "Otomobillerin ön camlarındaki silicileri düşünün. Yağmur yağdığı zaman ya da camlar tozlandığında, siliciler camları temizlerler. Gözlerimizdeki gözyaşı bezlerinin salgıladığı gözyaşı, tuzlu bir sıvıdır. Gözyaşı, göz küresinin kendi boşluğu içinde hareket etmesine yardımcı olur. Üzerine konan tozları ve yabancı maddeleri siler. Gözün nemli ve temiz kalmasını sağlar.Gözyaşının fazlası sürekli olarak solunum sırasında incecik bir kanalla burnumuza akar. Ağladığımız zaman çok olan salgı, gözümüzden akıp, yanaklarımızdan süzülür." | | |
|
neden esneriz
ece simay ç. tarih 11.08.2008, 09:32 (UTC) | | Sadece uykumuz gelince mi esneriz? Esneme bulaşıcı mıdır? Aslında esnemenin ve fizyolojisinin ardında yatan gerçek hala tam olarak bilinememektedir.
Önceleri esneme, insanın yorgun olduğu zamanlarda kandaki oksijen miktarını artırmak için vücudun yaptığı bir solunum sistemi refleksi olarak düşünülüyordu. Yapılan deneylerin sonucunda, esnemenin, solunum olayına kısa bir destek verdiği, ancak onun önemli bir fonksiyonu olmadığı tespit edilmiştir.
Hem burnumuzla, hem de ağzımızla nefes alabilmemize rağmen, kapalı ağızla esnemek mümkün değildir. En çok ve sık esnemenin olduğu zaman, sabah uykudan kalkma vaktidir. Ortalama bir esneme 6 saniye sürer.
Sadece insanlar değil, kediler, kuşlar, fareler ve birçok canlı türü de esner. Ancak farklı türlerdeki bu davranış biçimi, aynı fonksiyona yönelik olabilir mi? Örneğin insanların gülme olarak yaptığı yüzdeki kas hareketi diğer bazı canlılarda korkunun ifadesi olabilmektedir.
Yapılan araştırmalarda, hayvanların daha çok dikkat gerektiren bir olayı karşılama sırasında esnedikleri, insanların ise, tersine dış uyarılarda azalma olduğunda esnedikleri saptanmıştır.
Derslerde canı sıkılan öğrencilerin değil de, canı sıkıldığı halde uyumamaya çalışanların daha çok esnedikleri gözlemlenmiştir. Bir diğer görüşe göre de, sınava girecek bir öğrencinin veya yarışa girecek bir atletin çok esnemesinin sebebi, organizmanın kendini sakinleştirmesidir.
Esneme de gülme gibi bulaşıcıdır. Esneyen kişinin yüz hatlarında meydana gelen şekillenmenin, diğer insanlar üzerinde esnemeyi teşvik edici bir etki uyandırdığı tahmin ediliyor. Yani nasıl yemek yiyen bir insanı görünce acıkırsak, onun gibi bir şey.
Esnemenin bulaşıcı olduğunu ileri süren bir görüşe göre ise ilk insanlardan kalma bir davranış olarak esnemekteyiz. İlkel atalarımız akşamları ateşin etrafında topluca otururken grubun lideri tüm dişlerini göstererek esner, oturumu kapatır, artık gecenin başladığı, herkesin sabaha kadar yatması ve hareket etmemesi gerektiği sinyalini verirdi. Grubun diğer üyeleri de esneyerek görüş birliği içinde olduklarını beyan ederlerdi.
Günümüzde bu iş için daha karışık teknolojiler kullanılıyor. Baba televizyonu uzaktan kumanda ile kapatıp koltuğundan kalkıyor. Bu nedenle günümüzde esnemenin hiçbir faydası görülmemektedir ve önümüzdeki bir milyon yıl içinde ortadan kalkacağı sanılmaktadır. | | |
|
neden çok yaşa denir
ece simay ç. tarih 11.08.2008, 09:30 (UTC) | | Hapşıran bir kişiye 'çok yaşa' demek adeti hemen hemen her kültürde vardır. Anlam olarak biraz değişik de olsalar sonuçta aynı kapıya çıkarlar. Hapşıranlara İngilizlerin 'God bless you', Almanların 'gesundheit', İtalyanların 'felicita' deme adetlerinin kökeni, hapşırmanın kişi için önemli bir tehlike olduğuna inanılan çok eski zamanlara gider.
İnsanlar asırlar boyu yaşamın sebebinin ruh olduğuna, ruhun ise insanın başı içinde olduğuna, hapşırmanın bu hayati güce zarar verebileceğine inandılar. Hapşırmanın soğuk algınlığı ile ilişkili olması bu inanış; güçlendirdi. İnsanlar hapşırıklarını tutabilmek için her yolu denediler.
Milattan önce dördüncü yüzyılda Aristo ve tıbbın babası sayılan Hipokrat'ın öğretileriyle insanlar, hapşırmanın başın yabancı maddelere karşı bir savunma refleksi olduğunu öğrendiler. Hapşırma bir hastalığın başlangıcı olduğundan hastalığın sonunun kötü bitmemesi için hapşırana 'uzun yaşa', 'sağlıklı yaşa' gibi sözlerin söylenmesi adeti bu zamanlarda başladı.
Yaklaşık yüz yıl sonra Romalılar hapşırmanın iyi bir şey olduğuna, insanı hastalıktan koruduğuna, hapşırığı tutmanın hastalığın kuluçkaya yatmasına belki de ilerde ölüme sebep olabileceğine inandılar. Artık hapşıranlara 'tebrikler' veya 'iyi şanslar' deniliyordu.
Hapşırana 'çok yaşa' denilmesinin kökeni birçok kültürde bu şekilde olmasına rağmen bir Hıristiyanlık deyimi olan 'God bless you' (Tanrı seni takdis etsin) cümlesinin kökeni ayrıdır. Altıncı yüzyılda İtalya'da bulaşıcı ve öldürücü veba hastalığının tüm şiddeti ile başlaması ve bu hastalığın belirtisinin kronik hapşırma olması nedeniyle, hapşıranlara 'God bless you' denilmesi Papa tarafından yasa olarak yayınlanmış ve mecbur kılınmıştır.
Bu yasa ile ayrıca hapşıranın çevresinde 'God bless you' diyecek kimse yoksa, o kişinin kendi kendisine 'God help me' (Tanrı yardımcım olsun) demesi de tavsiye edilmiştir.
Genelde 'çok yaşa' diyene 'sen de gör' yani 'sen de benim yaşamımı görecek kadar çok yaşa' denilmesi de adettendir. Hapşırana 'çok yaşa' deyince hapşırmanın kesileceğine inananlar da vardır | | |
|
babalar günü
ece simay tarih 11.08.2008, 09:27 (UTC) | | Anneler Günü'nün yanında Babalar Günü biraz sönük kalır, çoğu zaman unutulur. Zaten babalar da bu tip günlere pek önem vermezler. Aslında Babalar Günü'nün de başlangıç tarihi Anneler Günü kadar eskidir. Ondan sadece iki sene sonra, 19 Haziran 1910'da ABD'de Washington'da başlatılmıştır.
Sonora Smart Dodd, bir pazar günü kilisede, Anneler Günü kutlamaları sırasında, son çocuğunu dünyaya getirirken ölen annesinden sonra bir savaş gazisi olan babası W. Jackson Smart'ın annelik görevini üstlendiğini, kendisi ve diğer beş erkek kardeşini büyük fedakarlıklarla yetiştirmeye çalıştığını düşünür ve babalar için de bir gün olması gerektiğine karar verir.
Gün olarak 5 Haziran yani babasının doğum gününü düşünür ama kilise gerekli hazırlıkları yapabilmek için bu tarihi 19'una erteler. Gazeteler daha Anneler Günü'nün gerekliliği üzerinde tartışırlarken ortaya çıkan bu yeni güne. Anneler Günü'nde olduğu gibi politik lider W. Jennings Bryan destek olur.
Babalar Günü, Anneler Günü gibi çabuk ve yaygın bir kabul görmez. ABD'de Kongre'nin hepsi erkek olan üyeleri bunun kendi kendilerine kutlanacak bir parti olacağını ileri sürerler. 1916'da Başkan Wilson, bu günü ailece evinde kutlarken 1924'te Başkan Coolidge bütün eyaletlere kutlama ile ilgili tavsiye mektupları gönderir.
Asıl kuvvetli baskı ise 1957 yılında Senatör M. Chase Smith tarafından uygulanır. Senatör 'annelerimiz ve babalarımız arasında ayrım yapmayalım, kutlanmayacaksa ikisini de kutlama-yalım' şeklinde kamuoyu oluşturmaya başlar. Sonunda 1972 yılında yani öneriden tam 62 yıl sonra Babalar Günü, Başkan Nixon tarafından kalıcı olarak uygulamaya sokulur.
ABD'de Babalar Günü'ne o kadar isteksiz yaklaşılmıştır ki İngilizler Avrupa'da ikinci bir cephe açmışlardır. Onların hikayesine göre G.B. Johnson isimli bir İngiliz çocuğu 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların Londra'ya yaptıkları bir hava saldırısı sonucu babasını kaybetmişti.
Baba Johnson bütün aile bireylerini sığınağa yerleştirdikten sonra en küçük çocuğun evde kaldığını fark eder. Sığınağın kapısında evden aldığı küçüğü canlı olarak teslim eder ama kendisi vurularak ölür. Oğul Johnson da haziran ayının üçüncü pazar gününün Babalar Günü olarak kutlanması için çalışmalar başlatır ve yayılmasını sağlar.
Tarihte sadece Romalıların babalan şereflendirme günü olarak her yıl şubat ayında bir günü ayırdıkları biliniyor. Birçok kimse ise hatta kayınvalideler bile ekim ayının dördüncü pazar gününün, 1981 yılında ABD'de Temsilciler Meclisi'ne verilen bir önerge ile Kayınvalideler Günü olarak kararlaştırıldığını bilmez. Ancak Senato bu meclis kararım ne şimdiye kadar yürürlüğe sokmuş, ne de bu konudaki niyetini belli etmiştir. | | |
|
anneler günü
ece simay ç. tarih 11.08.2008, 09:25 (UTC) | | Anneler gününün nereden kaynaklandığını anlatanlar günün yaratıcısı olarak hep annesini kaybetmiş olan küçük bir kızdan bahsederler. Gerçekte ise bu fikri hayata geçiren Anna Jarvis annesini 1905 yılında kaybettiğinde 41 yaşındaydı.
Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD'de, Philadelphia'da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905'de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldükten sonra "Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği"ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu.
İki sene sonra Mayıs'ın ikinci pazarında, annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırdı ve bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini ilk onlara açtı. Fikir kabul gördü, anneler memnun kaldı, babalar itiraz etmedi, Amerika'nın önde gelen bir giysi tüccarı da finansal desteği sağladı.
İlk anneler günü Jarvis'in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton'daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908'de, 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Jarvin her bir anneye ve çocuğa kendi annesinin en çok sevdiği çiçek olan karanfillerden birer tane verdi. O günden sonra, temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden beyaz karanfil Amerika'da anneler gününün sembolü olarak kabul edildi.
Sıra anneler gününü "milli bir gün" olarak kabul ettirmeye gelmişti. Jarvis, tarihte tek bir kişi tarafından gerçekleştirilen en başarılı mektup yazma kampanyası ile gazete patronlarından işadamlarına, devlet adamlarından din adamlarına kadar ulaşabildiği herkese bu fikrini iletti. Fikir o kadar çok ve çabuk kabul gördü ki, Senato onaylamadan çok önce, bir çok eyalet ve şehirde anneler günü kutlamaları gayrı resmi olarak başlatılmıştı bile.
Sonunda 8 Mayıs 1914'de Senato'nun onayı, Başkan Wilson'ın da imzası ile Mayıs'ın ikinci pazarı 'Anneler Günü' olarak resmen ilan edildi. Çok kısa sürede diğer ülkelere de yayılan bu gün çiçek ve tebrik kartı satışlarının tavana vurduğu bir gün oldu.
Anna Jarvis sonunda muradına ermiş, kampanyasını başarı ile sonuçlandırmıştı ama kendi hayatı pek mutlu sonla bitmedi. Yoğun çalışmadan evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya fırsat bulamadı. Her anneler günü onun için bu yönden acı oldu.
Daha ziyade dini ağırlıklı bir kutlama olarak düşündüğü bu günden ticari çıkar sağlamaya çalışanlara karşı hukuki savaş açtı. Davaların hepsini kaybetti. Dünyadan elini eteğini çekti. Bütün gelirlerini hatta ailesinden kalan evini bile kaybetti.
Kalan hayatını- adadığı, gözleri görmeyen kız kardeşi Elsino-re'da 1944'de ölünce sağlığı da tehlikeye girdi. Dostları ona destek vererek son yılını sanatoryumda geçirmesini sağladılar. Bütün dünya annelerinin en azından senede bir gün mutlu olmalarını sağlayan Anna Jarvin, mutsuz, yarı görmez ve yalnız bir şekilde 1948'de 84 yaşında öldü.
Ülkemizde de Türk Kadınlar Birliği'nin girişimi ve önerisi üzerine 1955 yılından beri Mayıs ayının ikinci Pazar günü 'Anneler Günü' olarak kutlanmaktadır. | | |
|
mp3
ece simay tarih 11.08.2008, 09:19 (UTC) | | arkadaşlar merakla beklediğimiz grup MP3 geldi... | | |
|
|
|
|
|